"Annecim bana Şila yapar mısın?"
"Tamam yaparım oğlum"
Bu konuşmamızın üzerinden uzunca bir vakit geçti, ara sıra aklıma Şila isteği gelse de, tekeri olmayan hiçbir oyuncağa neredeyse ilgi duymayan oğlumun anlık bir söylemi olarak düşünmüştüm Şila isteğini. Daha önce aldığım bir Pepee dergisinden çıkan minik kartlardan Şila'lı olanını kamyonlarına yükler, Şila'sını gezdirirdi bizim oğlan. Ben de bu istek bu şekilde havada kaldı anlaşılan diyerek rafa kaldırmıştım bir süreliğine Şila projesini :)
Ansızın, hiç beklemediğim bir anda duyduğum şu sözler suratıma Ustura Kemal'in şamarı misali iniverdi:
"Annecim, bana Şila yapacaktın!"
Ee artık, o gece oturup ertesi sabaha kadar bir Şila yapmanın vakti gelmişti. Şila'yı polardan yaptım. Saçları ve tokası keçeden sadece. Bitirdiğimde gecenin ilerleyen saatleri olmuştu ve gözümüzün bebeği Şila'mızı sabah hediye etmek üzere kanepenin üzerine koyup uykuya daldım. Sabah uyanan oğlum, kanepede kendini beeyen Şila'yı görünce önce utandı Şila'dan. Sanırsınız kız istemeye gittik :D Neyse, 10 dk içinde kaynaştılar ve oynamaya başladılar. Artık bizimle yemek yiyen, uyuyan, tuvalete giden bir Şila'mız var. Tekeri olmadığı için zamanı gelince rafa kalkacağını bilmeme rağmen, bu mutluluk bile beni mest etmeye yetti şükürler olsun.